Ana Dilinizdeki Aksanınız, Neden İngilizce’de Kaybolmayabilir?

Tayland, Koh Phi Phi Adası’ndayım. Ormanın içinden geçerken yolumu kaybediyorum ama tam zamanında adanın en yüksek noktasına ulaşıp hayatımın en güzel gün batımlarından birini yakalıyorum. Manzara nefes kesici; gözlerim ufuk çizgisinde yavaşça kaybolan güneşten ayrılmıyor.

Sonra, hava kararıyor ve gerçekler yüzüme çarpıyor: Ormanın içinden karanlıkta geçmek zorundayım. Tam bu düşünceyle ilerlerken ada halkından birini görüyorum ve ona doğru yöneliyorum. Daha sormaya fırsat bulamadan bir çift benden önce davranıyor ve İngilizce olarak “How can we get to the center other than through the forest?” yani merkeze ormanın içinden geçerek gitmek dışında nasıl gideriz diye soruyor. İlk kelimeleriyle nereli olduklarını anlıyorum. Gülümseyerek ben de merkeze gittiğimi söyleyip birlikte yola koyuluyoruz.

Onlara söylediğim ilk şey ise “Are you Turkish?” yani ”Türk müsünüz?” oluyor. Bunu duyunca, İngilizce soruyu soran çocuk hafif bozulup şaşkın bir ifadeyle “Ya nereden anladın?” diye soruyor. Eskiden böyle sorulara yanıt verirdim ama artık gülümseyip aksandan bahsetmiyorum. Bu durum yalnızca İngilizceyle de sınırlı değil. Çince konuşurken de aksandan Türk olup olmadıklarını hemen anlıyorum.

Öte yandan, yurtdışında yaşadığım on yılı aşkın sürede, aksanlarından hiçbir şekilde Türk olduklarını anlayamadığım sadece iki Türkle karşılaştım. Öyle ki, sohbetin bir noktasında “Ben Türküm” dediklerinde “Ne diyorsun, ben de!” diyerek kahkahayı basmıştım.

Peki İngilizce veya üçüncü bir dili öğrenirken neden pek çok kişi Türkçe aksanlarını da yeni dile taşıyor?

Yeni bir dil öğrenirken neden ana dili gibi konuşmak bu kadar zor ve neden o dilin doğal aksanı hemen kapılamıyor?

İşin sırrı,

  • beyin plastisitesi,
  • işitsel algı ve
  • konuşma üretimi gibi nörolojik süreçlerde gizli.

Bu yazımda, bilimsel verilerle İngilizce aksanınızın neden anadilinizin etkisinde kaldığına ışık tutacağım!


Aksan Ediniminde Beyinde Hangi Bölgeler Çalışıyor?

Aksan, yalnızca dilbilgisi veya kelime bilgisiyle ilgili değildir; aksan edinimi beynin işitsel, motor ve bilişsel süreçlerinin birleşimidir.

🧠 Wernicke Alanı: Beynin işitme merkezidir ve duyduğumuz sesleri anlamamıza yardımcı olur. Yabancı bir dili öğrenirken yeni sesleri algılamakta zorlanabiliriz, çünkü Wernicke Alanı anadilimize alışmıştır.

🧠 Broca Alanı: Konuşma üretiminden sorumludur. Yeni bir dilde farklı sesleri ve hece yapılarını motor hafızamıza kodlamak zaman alır.

🧠 Motor Korteks: Dil öğrenirken sadece beynimiz değil, dil, dudak ve ses telleri gibi kaslarımız da yeni hareketleri öğrenir. Eğer anadilimizde belirli sesleri hiç üretmediysek, kas hafızamızda bunlar bulunmaz ve doğal olarak söylemek zorlaşır.

Aksan, beynin işitme ve konuşma merkezlerinin ne kadar esnek olduğu ve kas hafızasının yeni seslere ne kadar uyum sağlayabildiğiyle ilgilidir.


Bebeklikte Duyusal Dil Edinimi ve Kritik Dönem

Aksan ediniminin önündeki en büyük engellerden biri “kritik dönem hipotezi”dir. Bebekler doğduklarında dünyadaki tüm dillerin seslerini duyup ayırt edebilirler. Ancak yaş ilerledikçe bu yetenek giderek azalır.

Patricia Kuhl’un (2010) araştırmasına göre, bebekler 6-12 ay arasında anadillerine özgü sesleri ayırt etmeye başlar ve diğer dillerin seslerine duyarlılıkları azalır.

Flege ve arkadaşlarının (1995) çalışması, 7 yaşından sonra ikinci bir dili öğrenenlerin aksanlarının belirgin şekilde daha güçlü kaldığını gösteriyor.

Scovel (1988) tarafından yapılan çalışmalar, aksanın ana dili gibi öğrenilebilmesi için en ideal yaş aralığının 0-7 yaş arası olduğunu ortaya koyuyor. Yani, erken yaşta maruz kalmadığımız sesleri beynimiz “yabancı” olarak kodlamaya başlıyor.

Erken yaşta bir dile maruz kalmazsak, beynimiz yeni sesleri farklı kategorilere koyarak aksanımızı doğal olmayan bir hale sokabiliyor


Yetişkinlikte Beyin Plastisitesi ve Aksan Edinimi

Yaş ilerledikçe beynin plastisitesi (yeniden şekillenme yeteneği) azaldığından, yeni bir dil öğrenirken anadilin ses kalıplarını kırmak biraz daha zor olabiliyor. Ancak bu, imkansız olduğu anlamına gelmez!

Beyin, yeni bağlantılar oluşturabilir: Yaşımız ne olursa olsun, düzenli pratik ve işitsel maruz kalarak beynimizi aksana adapte edebiliriz.

İşitsel göçmenlik etkisi: Eğer bir dili sürekli duyuyor ve konuşuyorsak, beynimiz zamanla bu yeni sesleri “doğal” olarak algılamaya başlar.

Dil kasları eğitilebilir: Yeni sesleri çıkarmak, aslında fiziksel bir alışkanlık meselesidir. Düzenli konuşma egzersizleriyle, ağzımız ve dilimiz yeni seslere uyum sağlayabilir.

Amerikan aksanı ile İngilizce konuşmak istiyorsanız siz de İDA’ya katılabilir ve İngilizceyi günlük hayatınıza adapte edebilirsiniz.


Peki, Neden İngilizceyi Amerikalı Gibi Konuşmak İsteriz Ama Sonuç “Çılgın Türk Aksanı” Olur? 😂

Dilin aksanı sadece beyinsel ve fiziksel süreçlerle değil, kültürel etkilerle de şekillenir. İşte bunun birkaç sebebi:

Duygusal Bağlantılar: Anadilimizde konuşurken ses tonumuz, ritmimiz ve vurgu tarzımız bizi rahat hissettiren otomatik reflekslerdir. Yeni bir dilde konuşurken bu doğallık kaybolabilir.

Sesleri Yanlış Kategorize Etmek: Örneğin, Türkçede “th” sesi yoktur, bu yüzden genellikle “d” veya “t” gibi telaffuz ederiz. Beynimiz eksik olan bu sesi en yakın Türkçe ses kategorisine sokar.

Sosyal Faktörler: İnsanlar genellikle anadillerine ait ses kalıplarını koruyarak konuşurlar, çünkü bu kendilerini güvende hissettirir.

Bütün bunlardan dolayı yurtdışında İngilizce konuşanlar arasında Türk aksanını farketmek zor değildir:)


Aksanı Geliştirmek İçin Bilimsel Olarak Kanıtlanmış Yöntemler

Neyse ki, aksanı düzeltmek için beyin ve dil bilimcilerin önerdiği bazı yöntemler var:

1. Gölgeleme (Shadowing) Tekniği: Ana dili İngilizce olan birinin konuşmasını dinleyip aynı anda tekrar etmek, aksan gelişiminde en etkili yöntemlerden biridir.

2. Sesli Konuşma Egzersizleri: Sesleri doğru çıkarmak için dil, çene ve dudak hareketlerini bilinçli olarak kullanarak sesli tekrar yapmak işe yarar.

3. Gerçek Dil Maruziyeti: Alt yazısız dizi ve filmler izleyerek veya ana dilde podcastler dinleyerek beynimizi yeni aksana alıştırabiliriz.

4. Kendini Kaydetmek ve Karşılaştırmak: Kendi sesimizi kaydedip ana dil konuşanlarla karşılaştırarak hangi seslerde hata yaptığımızı tespit edebiliriz.

5. İDA’ya Katılın: İngilizce öğrenmek bir hayat tarzıdır. 10+ yıldır Şanghay’dayım ve öğrettiğim derslerden biri İngilizce’dir. Beş yıldır aktif olan İngilizceyle Dünyaya Açılın(İDA) platformumuz ile 8binin üstünde Türk öğrenci tercih edip sıfırdan İngilizce öğrenenler gibi doğru bildiği yanlışları düzeltip, ağır aksanlarından kurtulup dil öğrenme yolculuklarında daha güvenli, emin ve hızlı adımlarla amaçlarına ulaşmışlardır.  Siz de İDA’ya katılıp en güncel kaynaklarla zamanınızı doğru kullanarak hedeflerinize ulaşın.


Aksanınızı Doğallaştırmak İçin Geç Değil!

Aksan edinimi, beynin işitsel ve motor süreçleriyle ilgili olup yaş, maruz kalma yoğunluğu ve bireysel çabaya bağlıdır. Anadilinizin İngilizce telaffuzunuz üzerindeki etkisini kırmak zor olabilir ama bilinçli ve sürdürülebilir çalışmayla çok büyük ölçüde aşama kaydedebilirsiniz. Pes etmeyin.

O zaman, çılgın aksanları törpülemek için bugün İDA’ya katılıp, grup pratiklerine katılmaya ya da bir dizi izleyip gölgeleme yapmaya ne dersiniz?

Öncelikle size teşekkür etmek istedim, Evrim hocam. Bu kadar çok katılımın olması tamamiyle sizin tarzınızla alakalı. Ben beklentimin çok üzerinde bir hizmetle karşılaştım. Emeğinize sağlık. Herhalde böyle düşünmeyen yoktur. Sohbet etmeye gelir gibi geliyor insanlar platformunuza, bir ders gibi mota mot insanı sıkan, uzaklaştıran bir tavrınız yok. Yine kaynak kitabınızda da, önce bir içine sokuyorsunuz, diyalog içinde görüyoruz o konuları. En sonunda özne, yüklem gibi grammar konularını. Bu tamamen sizin başarınız bence. Çok teşekkür ederim herkes adına. Çok güzel bir 10 hafta oldu benim için. Yoğundu, ben çok şeyden fedakarlık yaparak katılmaya çalıştım haftasonları işim gereği (doktor). Çok teşekkürler.

Doktor Tuğçe
İDA Öğrencimiz

Over 8,290
5 Star Ratings

5-stars-white

Rated 5/5 by 8,290 Students

Leave A Comment